• https://www.facebook.com/Sazeliyye
  • https://twitter.com/Sazeliyye
    • İbn Ataullah İskenderi'nin (ks) Hikem-i Ataiyye adlı tasavvuf klasiği
    • Şâzeliyye tarikatının Zerrûkıyye kolunun kurucusu Ahmed Zerruk el-Fâsî ks. (ö. 899/1493-94)
    • Sultan II. Abdülhamid Han'ın devam ettiği Şazeli tekkesi Zâfir Efendi Tekkesi (Ertuğrul Tekke)
    • II. Abdülhamid Han'ın Şazeli şeyhi Muhammed Zafir Efendi (ö.1903) ve kardeşleri
    • Şâzeli tarikatına mensup Osmanlı padişahı II. Abdülhamid Han
    • Unkapanı Şâzeli tekkesi (Şazeli Tekke Camii olarak bilinmektedir.)
    • Gaziantepli Kadiri-Şazeli şeyhi Hasan Arslan Hocaefendi (ö.2011)
    • ŞAZELİ ismi marka olarak TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ'ne 10 yıllığına tescil ettirildi!
    • Buna göre, bir başkası tarafından bu isim kullanılarak matbaa, TV, radyo, gazete, dergi, yayınevi, takvim vd. bilumum basım-yayım, eğitim-öğretim, kültür hizmetleri gerçekleştilemez.
Şâzeliyye Tarikatı

Şeyh Muhammed Haşimi'nin Hayatı

 Şeyh Muhammed el-Hâşimî


Büyük mürşid, Muhammed b. Ahmed b. Abdirrahman el-Hâşimî et-Tilimsanî  (rahmetullâhi aleyh, 1881-1961) Derkavi-Alevî şeyhidir.

Anne ve babasının her ikisi de Hz. Hasan b. Ali (radıyallâhu anhuma)’nin neslindendir.

Cezayir’in en ünlü şehri olan Tilimsan'a (Tlemsen) bağlı Subde beldesinde 17 Temmuz 1881'de doğdu.
İlk eğitimini Subde kadısı ve bölgenin alimlerinden olan babasından aldı. Onun ölümünden sonra kardeşlerinin geçimini sağlamak için tarım işçisi ve baharat satıcısı olarak çalıştı, bir süre de terzilik yaptı. Bu arada dini bilgilerini arttırmak amacıyla cami ve medreselerin halka açık derslerine devam etti. Bu yıllarda Derkave'de yaygın olan ve mensuplarının medrese kültürü de almasına büyük özen gösteren Şâzeliyye tarikatının Derkaviyye koluna intisap etti. Bu tarikatın Şeyh Muhammed el-Habri ve Muhammed b. Habib el-Bûzîdî gibi ünlü simalarının seçkin müridlerinden biri olan Muhammed b. Yellis'ten çeşitli dersler aldı. Fransızların Cezayir'i işgal edip ülkede her türlü İslami eğitim ve öğretim faaliyetini yasaklaması üzerine mürşidi İbn Yellis ile birlikte Şam'a hicret etti (1904). Burada bir süre göçmen mahallesinde kaldı. Şehirdeki Cezayirli göçmenlerin değişik yerlere dağıtılmasını protesto ettiği gerekçesiyle Suriye müftüsü ile birlikte sürüldüğü Adana'da iki yıl mecburi ikametten sonra Şam'a, şeyhi İbn Yellis'in yanına döndü. Suriyenin meşhur alimlerinden istifade etti.

Şeyhi Muhammed Yellis onda ilim, marifet, iyilik severlilik ve öğrenciler arasında hizmet üstünlüğünü görünce, vird için genel izin verdi.
İbn Yellis'in vefatından sonra (1927), hac seyahati dolayısıyla Şam'a uğrayan (1930) Derkaviyye şeyhlerinden Ahmed b. Mustafa el-Alevî'ye intisap etti. Kendisine hususi izin (ism-i azam-ı telkin etmek ve umumi irşad) verildi. Şam'da oturmakta olduğu göçmen mahallesinde bir zaviye açtı, ayrıca mescid ve evlerde zikir ve ders halkaları oluşturmaya başladı. Emeviyye Camii'nde vaazlar verdi; şehrin Şâmiye ve Nûriye medreselerinde akaid ve tasavvuf dersleri okuttu, vaaz ve sohbetlerde bulundu.

Şeyh (rahmetullâhi aleyh) hazretleri, Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in ahlâkı ile ahlâklanmıştır. Bütün sözlerinde, hallerinde, ahlâk ve fiillerinde Peygamberimize tâbi idi. Resulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’dan tam verâset almıştır. Kendileri mütevazi olup bununla meşhur olmuştur. Asrının büyükleri arasında tevazuda onu geçen olmamıştır.

Evi ulema, öğrenci ve ziyaretçilerin kıblesi gibiydi. Onlarla karşılaşmaktan sıkılmazdı. Vücûdu zayıf olmasına rağmen, mescitlerde ve evlerde kurulan ilim ve zikir meclislerine intizamlı bir şekilde devam ederdi. Kendisinden istifade edenlere davet ve irşad izni verirdi.

Şeyhin manevi gücü, Şam, Halep, Suriye’nin bütün şehirleri ve İslâm ülkelerinin her tarafına yayıldı.

Birçok ulema Şeyh Hâşimî hazretlerinden tasavvuf dersi aldılar, sayılarını ancak Allah bilir. Hayatını eğitim, cihad ve insanları terbiye etmekle geçirir, bundan hiç usanmazdı. Sözleri, amelleri ve halleri ile Resulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’ın şerîatında müstakimdi. Ömrünün sonunda: “Kitap ve sünnetten ayrılmayın” diye vasiyet etmistir. Bu durum onun Resulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’ın verâsetine ne kadar sadık olduğuna sahitlik eder.

Ahlakı, fazileti ve kaliteli dersleriyle çevresinde dönemin Şa'rânî'si olarak ün yapan Hâşimî, Ehl-i sünnet inancını savunmak amacıyla çeşitli risaleler kaleme almıştır. İlmi ve tasavvufi şahsiyetinin yanı sıra aktif kişiliğiyle de tanınır. Nitekim kendisi, Cezayir'de Fransızlara karşı direnen Ömer el-Muhtar, Şerif es-Senûsî ve Abdülkadir el-Cezâirî gibi mücahidler arasında sayılmaktadır.

Şeyh Muhammed el-Hâşimî 19 Aralık 1961 tarihinde Şam'da vefat etti. Cenaze namazı Emeviyye Camii'nde kılındıktan sonra Dahdah Mezarlığı'nda, Şeyh Ebü'l-Hayr el-Meydânî'nin yanına defnedildi.

el-Hakaik ani't-tasavvuf adlı eserinde Şeyh'den aldığı tarikat icazetnamesini de kaydeden Şeyh Abdülkadir İsa, şeyhinin manevi şahsiyeti hakkında bilgi verirken, onun ilim ve keramet yoluyla değil, daha çok güzel ahlakıyla temayüz ettiğine dikkat çekmektedir.

Şeyhin tarikat silsilesi Ebü'l-Yeza el-Mehâcî, Muhammed Kaddûr el-Vekîlî, Muhammed b. Habîb el-Bûzîdî, Ahmed el-Alevî vasıtasıyla Şâzeliyye'nin Derkaviyye kolunun kurucusu Ahmed ed-Derkavî'ye (ö.1823) kadar ulaşır. Derkaviyye'nin Ahmed el-Alevî'ye nispet edilen Aleviyye kolunun Ortadoğu'daki en meşhur merkezi, Şeyh'in Şam'da tesis ettiği zaviyedir. Kendisinden sonra irşad faaliyetini Şam, Humus, Hama, Halep gibi şehirlerle Ürdün ve Filistin'in çeşitli merkezlerinde açılan zaviyelerde halifeleri devam ettirmiştir.
Şeyh'in faaliyetleri, bir Kuzey Afrika tarikatı olan Şazeliyye'nin 20. yüzyılda Suriye ve Ortadoğu'da yaygınlık kazanmasını sağlamıştır.

Başlıca halifeleri:
Abdülkadir İsa (1920, Halep - 1991, İstanbul),
Abdurrahman Şâgûrî (1914, Humus - 2004, Şam),
Muhammed Said el-Kürdî (1890, Ürdün - 1972, Ürdün).
Muhammed Said el-Burhanî

Eserleri:

1- Akidetü Ehli's-sünne maa nazmiha; Şerhu Nazmi Akîdeti Ehli's-sünne; Miftahü’l Cenne Şerhu Akideti Ehli's-sünne: Ehl-i sünnet akaidisini aydın okuyucu kitlesine tanıtmak amacıyla önce mensur olarak kaleme almış, daha sonra kolay ezberlenebilmesi için manzum hale getirilmiştir. Şeyh bizzat bu eserinin muhtasarını ve şerhini de hazırlamıştır.
2- Kavlü'l-faslü'-kavîm fî beyâni'l-murâd min vasiyyeti'l-hakîm: Kelam ve tasavvuf konunlarının birlikte alındığı, iki ilim dalının birbirini desteklemesinin faydasının belirtildiği bir eserdir.
3- Ta'lîk alâ Mi'râci't-tesevvüf ilâ hakaiki't-tasavvuf: İbn Acîbe'nin bir tasavvuf terimleri sözlüğü mahiyetindeki Mi'râci't-tesevvüf'üne yaptığı eklemelerden oluşmaktadır.
4- Şerhu Satranci'l-ârifîn: Muhyiddin İbnü'l-Arabi'ye atfedilen küçük bir risalenin ihazı mahiyetindeki bu eserde, insanın kaderi ve bir sufinin seyri süluku sırasında karşılaşabileceği çeşitli engeller ve bunların aşılmasıyla ilgili ilahi lütuflar satranç kareleri üzerinde tasvir edilmektedir.
5- el-Hallü's-sedîd lime'steşkelehü'l-mürîd min cevâzi'l-ahz an mürşidîn: Bir müridin şeyhini veya tarikatını hangi durumlarda değiştirebileceği sorusuna cevap vermeye çalışmaktadır.
Şeyh'in ed-Dürretü’l-behiyye, Sebilü's-saade fî ma'na kelimeteyi'ş-şehade maa nazmiha, el-Bahsü’l-câmi ve'l-berku’l-lâmi ve'l-gaysü'l-hâmi fîma yeteallak bi's-san'a ve's-sâni adlı eserleri de akaid konularıyla ilgilidir.

NAKŞÎ ŞEYHİ RAMAZANOĞLU MAHMUD SAMİ EFENDİ'NİN (rh, ö.1984) ŞÂZELÎ ŞEYHİ MUHAMMED HÂŞİMÎ et-TİLMİSÂNÎ (rh, ö.1961) İLE GÖRÜŞMELERİ
Şam'da İslami ilimler tahsil etmiş Osman Şevket Yardımedici Hoca anlatıyor...
"[Şam'da] Halil Yasin isminde tasavvufu çok seven bir hocamız vardı onu da ziyarete gittik. İlimden ne öğrendiysem ona borçluyum diyebileceğim bir zatı muhteremdir kendisi. Hocalarımız içinde tek derviş de oydu. Şeyhi, Şazeli tarikatından Faslı Muhammed Tilmisani isminde bir zattı. Üstadımız [Mahmud Sami Efendi] gibi zayıftı. Elini öpmeye eğildiğinizde o sizin elinizi sizden önce öperdi hep.
Dönelim Şazeli Tarikatı’nın şeyhi Muhammed Tilmisani’ye. Randevu aldık oraya gideceğiz. Gideceğimiz yer Cebel-i Vasiun’un ortasında dik bir yokuş. Beraber gittiğimiz hoca efendi oldukça kilolu birisi. Üstadımız [Mahmud Sami Efendi] zayıf. Kuş gibi uçup gidiyor. Ben de yetişmek için arkasından koşturuyorum. O hoca efendi yetişemediği gibi ayağı kayıp düşecek, her tarafından terler akıyor. Bu şartlarda eve vardık. Muhammed Tilmisani, aynı üstadımızın misafir beklediği gibi merdivenin başında bekliyor. Bu iki mübarek Hak dostunun birbirleriyle bir kucaklaşmaları var, görseniz hüngür hüngür ağlarsınız. Sanki elli senedir birbirlerine hasretmiş gibi o onun elini öpüyor, o onun elini öpüyor. Birbirlerine yeniden yeniden sarılıyorlar. Nihayet baş köşeye oturdular. Orada uzun süre oturdular. Ziyarete gittiğimiz şahıslar içinde en çok onun yanında kaldık. Muhammed Tilmisani tevazu timsali bir insandı. Ayrıca müritlerinin neredeyse tamamı hoca efendilerden. Avam tabakasından çok az müridi vardı." Osman Şevket Yardımedici, "Şam Günleri", Altınoluk Dergisi, Sayı: 204 (2003 - Şubat)

Kaynak:

İlyas Çelebi, "Hâşimî, Muhammed b. Ahmed", TDVİA, İstanbul 1997, Cilt: 16, s. 410-411
Abdülkadir İsa, Tasavvuftan Hakikatler, trc. Hasan Arslan, 5. baskı, s. 468-469
http://ar.wikipedia.org
Osman Şevket Yardımedici, "Şam Günleri", Altınoluk Dergisi, Sayı: 204 (2003 - Şubat)

Şâzelî Şeyhler