• https://www.facebook.com/Sazeliyye
  • https://twitter.com/Sazeliyye
    • İbn Ataullah İskenderi'nin (ks) Hikem-i Ataiyye adlı tasavvuf klasiği
    • Şâzeliyye tarikatının Zerrûkıyye kolunun kurucusu Ahmed Zerruk el-Fâsî ks. (ö. 899/1493-94)
    • Sultan II. Abdülhamid Han'ın devam ettiği Şazeli tekkesi Zâfir Efendi Tekkesi (Ertuğrul Tekke)
    • II. Abdülhamid Han'ın Şazeli şeyhi Muhammed Zafir Efendi (ö.1903) ve kardeşleri
    • Şâzeli tarikatına mensup Osmanlı padişahı II. Abdülhamid Han
    • Unkapanı Şâzeli tekkesi (Şazeli Tekke Camii olarak bilinmektedir.)
    • Gaziantepli Kadiri-Şazeli şeyhi Hasan Arslan Hocaefendi (ö.2011)
    • ŞAZELİ ismi marka olarak TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ'ne 10 yıllığına tescil ettirildi!
    • Buna göre, bir başkası tarafından bu isim kullanılarak matbaa, TV, radyo, gazete, dergi, yayınevi, takvim vd. bilumum basım-yayım, eğitim-öğretim, kültür hizmetleri gerçekleştilemez.
Şâzeliyye Tarikatı

Gai Eaton (Hasan Abdülhakim)

AVRUPALI BİR ŞÂZELÎ:
Charles le Gai EATON (Hasan Abdülhakîm)

İngiliz diplomat, yazar, tarihçi.

1 Ocak 1921’de İsviçre’nin Lozan şehrinde İngiliz bir anne ve babanın çocuğu olarak doğdu.
Eaton şöyle demiştir:
"İsviçre’de doğmama rağmen, İsviçreli değildim. Annem Fransa’da büyümüştü ve herkesten çok Fransızlar’a muhabbeti vardı; ama ben bir Fransız da değildim. Peki, İngiliz miydim? Hiç İngiliz gibi de hissetmemiştim... Öyleyse ben nereye aittim ya da bir yere ait miydim? Geçmişe dönüp bakınca, yaşadığım bu tuhaf çocukluk tecrübesinin İslâm’ı benimsememde iyi bir hazırlık dönemi oluşturduğunu düşünüyorum. Nerede doğmuş ve hangi ırktan olursa olsun, bir müslümanın anavatanı Dârü’l-İslâm’dır. Buradaki ve öteki âlemdeki pasaportu da şu basit iman ikrarından ibarettir: Lâ ilâhe illallâh."

Annesi tarafından agnostik olarak yetiştirilen Eaton’ın ilk çocukluk yılları İngiltere’de geçti.
Bir röportajında şöyle demiştir: “Yedi yaşımdayken bir arkadaşımla kalmaya gittiğimde yaşadığım şaşkınlığı hâlâ hatırlıyorum. Yatma vakti gelince küçük kız diz çöküp dua etti. Ne yaptığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. anneme sordum Bana Tanrı'ya dua ettiğini söyledi ve ben de cevap verdim, "Tanrı nedir?" Gerçekten benim için çok garip bir fikirdi.”

Babasını ergenlik dönemine doğru tanıdı.

Liseyi İngiltere’nin en prestijli özel okulları arasında yer alan Charterhouse’da (Surrey) okudu.

Bir röportajında "Bazı çocuklar metafizik merakla doğar... Bu merak, daha sonra felsefeye ilgi duymamın nedeniydi" diyen Eaton, bir başka zaman şöyle demiştir: "15 yaşıma geldiğimde 'felsefe' ​​diye bir şey olduğunu ve bu kelimenin 'bilgelik sevgisi' anlamına geldiğini keşfetmiştim. Aradığım şey bilgelikti, bu yüzden ihtiyacımın karşılanması bilge adamlar tarafından yazılmış bu ağır kitaplarda saklı olmalı. Keşfedilmemiş bir diyarı görmüş bir kâşif gibi yoğun bir heyecan duygusuyla Descartes, Kant, Hume, Spinoza, Schopenhauer ve Bertrand Russell'ı didik didik ettim ya da onların öğretilerini açıklayan kitapları okudum. Bir şeylerin ters gittiğini anlamam uzun sürmedi. Bu mahallede beslenmek için kum yiyor olabilirdim. Bu adamlar hiçbir şey bilmiyorlardı. Sadece spekülasyon yapıyorlardı, kendi zavallı kafalarından fikirler fışkırtıyorlardı."
O, bir röportajında ayrıca şöyle demiştir: "Annem bana, kimsenin ne düşündüğüne ya da inandığına aldırış etmememi söylediğinden, Batı felsefesinin saçmalık olduğunu düşünecek kadar kibirliydim.”

Cambridge Üniversitesi’ne bağlı King’s College’da iki yıl tarih dersleri aldı.

1977'deki resmi emekliliğine kadar, Jamaika, Mısır, Hindistan ve Gana gibi birbirinden çok uzak ülkelerde aktör, üniversite öğretim görevlisi, gazeteci ve diplomat gibi çeşitli roller üstlendi.

İngiliz felsefî roman yazarı Leo Myers’la yazışıp görüşmeye başladıktan sonra Myers’ın tavsiyesiyle Doğu dinleri üzerine araştırma yaptı ve Hindu Vedanta düşüncesiyle tanıştı.
Vedanta, Taoizm ve Zen Budizm hakkında ve ayrıca bu doktrinlerden etkilenen bazı Batılı yazarlar hakkında yazdı.
Gai Eaton, Vedanta öğretisinin kendisine İslâm’ın yolunu açtığını söylemiştir.
Rene Guénon’un eserleriyle tanıştı.

Eaton, din hakkında şöyle demiştir:
"Din, hayatın ve eğitimin tek bir bölümüne hapsedildiğinde, bütün ve etkili olarak yaşayamaz. Din ya her şeydir ya da hiçbir şeydir (Din ya hep ya hiçtir); ya dünyaya ait her şeyi kendi eteğinde toplar, ya da onların gölgesinde kaybolur.”
 
1944’te evlense de bu evliliği kısa ömürlü oldu.

Kısa bir müddet Jamaika’da yaşadıktan sonra İngiltere’ye döndü.

Kahire Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı hocalığı yapmak üzere bir yıllığına Mısır’a gitti. Burada, bir diğer önemli İngiliz müslüman âlim ve düşünürü Martin Lings’le (Ebûbekir Sirâceddin) ve onun sayesinde sûfî düşünceyle tanıştı.
Eaton şöyle demiştir: "Meslektaşlarım arasında, evini Mısır'da kuran İngiliz Müslüman Martin Lings de vardı. O, Guenon'un arkadaşıydı, Londra'da konuştuğum iki adamın da arkadaşıydı ve daha önce tanıştığım hiçbir şeye benzemiyordu. O, o zamana kadar aklımda teorilerden başka bir şey olmayan şeyin yaşayan somutlaşmış haliydi ve sonunda tek parça, bütün ve tutarlı biriyle tanıştığımı biliyordum. Şehrin hemen dışındaki geleneksel bir evde yaşıyordu ve onu ve karısını ziyaret etmek, benim neredeyse her hafta yaptığım gibi, modern Kahire'nin gürültülü koşuşturmacasından sıyrılıp, iç ve dış olanın bölünmemiş olduğu zamansız bir sığınağa girmekti."
Martin Lings onu Mısır’da ikamet eden Guénon’la tanıştırdı.
Eaton şöyle demiştir: "Hayatının büyük bir bölümünü Kahire'de Şeyh Abdul Wahed olarak geçirmiş bir Fransız olan Rene Guenon'u keşfetmiştim... Onu okuyup anlayan hiç kimse bir daha eskisi gibi olamaz."

İslâm’ın fıkhî tarafından ziyade tasavvufî yönünden etkilenen Eaton, aradığı hakikati İslâm’ın her şeyin kaynağı olarak gösterdiği “gerçek, yüce ve cemal sahibi Tanrı” inancında bulduğuna kanaat getirdi. 1951’de otuz yaşındayken Lings’in evinde kelime-i şehâdetle Müslümanlığa ilk adımını attı ve "Hasan Abdülhakim" (hakkında yazılan bazı yazılarda, adının Hasan Abdullah Abdülhamîd olduğu yazılıdır) ismini aldı. Fakat bu dönemde henüz İslâmî bir hayat yaşamaya başlamamıştı.

Tekrar Jamaika’ya giderek orada önce öğretmen, ardından gazeteci olarak çalıştı ve 1954’te İngiltere’ye döndü.
1956’da Jamaikalı bir ressamla ikinci evliliğini yaptı.
1959’da İngiliz Dışişleri görevlisi olarak ailesiyle birlikte Jamaika’ya yerleşti. Bu dönem Eaton için İslâmî hayatın da başlangıcını teşkil etti. 1964’te Madras’ta (Hindistan), daha sonra Gana ve Trinidad’da diplomatlık yaptı. 1974’te temelli olarak İngiltere’ye döndü.

1975’te yeniden görüşmeye başladığı Lings aracılığıyla Şâzelî-Derkavi-Alevî tarikatına girdi ve aynı yıl Lozan’da yaşayan tarikat şeyhi Frithjof Schuon’u (Îsâ Nûreddin) ziyaret etmek için İsviçre’ye gitti. Lozan’da doğan Eaton’ın, İslâm tasavvufu sayesinde yeniden doğuşu da Lozan’da gerçekleşmiş oldu.

1977’de Dışişleri’nden erken emekliye ayrıldıktan sonra tamamen İslâmî faaliyetlere yöneldi. 1978’de Londra Merkez Camii’ne bağlı Londra İslâmî Kültür Merkezi’nin çıkardığı The Islamic Quarterly dergisinin editörlüğü görevlerini yürütmeye başladı. Britanya müslüman cemaatinin gelişip güçlenmesini, Britanya’da İslâm’ın ve müslümanların doğru tanınmasını amaçlayan Britanya Müslüman Konseyi’nin de (1996) kurucuları arasında yer aldı.
26 Şubat 2010 tarihinde vefat etti. Brookwood Mezarlığı'nın Müslüman Bölümü'ne gömüldü.

The Telegraph'da onun hakkında yazılan bir yazıda şöyle denilmektedir:
"26 Şubat'ta 89 yaşında ölen Gai Eaton, İslam'a geçen birçok beyaz İngiliz için bir baba figürüydü ve çağdaş İslam'ın en sofistike düşünürlerinden biri olarak görülüyordu."

Eaton, kitap ve makalelerinin yanı sıra İngiltere içinde ve dışında verdiği konferanslar ve yaptığı radyo/televizyon konuşmalarıyla hem İslâm’la ilgili Batı’daki olumsuz algıları gidermeye hem de müslüman cenahtaki radikal veya Vehhâbî eğilimlerin yanlışlığını göstermeye çalışmıştır.

Eaton’ın, siyaset ile ideoloji arasında ayırım yaparak, İslâm açısından siyasetin dinin ayrılmaz bir parçası olduğunu söylemesi, İslâm’ın bir ideoloji durumuna indirgenmesini ise (Islamism/İslâmcılık) modern ve İslâm dışı bir durum olarak değerlendirmesi bilhassa önemlidir.
Yazılarında ve söyleşilerinde müslüman olan ve olmayan her modern insana seslenmek suretiyle mâneviyat merkezli bir hayata dönme çağrısında bulunan Eaton bilhassa İslâm’ın orta yol ve güzel ahlâk (edep) öğretilerini vurgulamıştır.
Sağlığında her kesimden Müslüman ve gayri müslimle temas halinde olmuş, aralarında önemli isimlerin de bulunduğu birçok İngiliz’in İslâm’ı seçmesinde etkili olmuştur.
Sahip olduğu zengin tecrübe ve bilgi birikimi, Seyyid Hüseyin Nasr’ın ifadesiyle onu “İngilizce yazan günümüz İslâm âlimleri içinde en ileri görüşlü ve aynı zamanda en güçlülerinden biri” kılmıştır.
Gelenekselci ekole mensup sûfî entelektüel ve aynı zamanda Sünnî kimliğiyle XX. yüzyılın önde gelen Müslüman düşünür ve yazarlarından biri ve Britanya Müslüman cemaatinin en önemli kale taşı kabul edilen Eaton bazı dostları tarafından “İslâm’ın sesi” şeklinde tanımlanmıştır.

Türkçeye tercüme edilen eserleri şunlardır:

* King of the Castle: Choice and Responsibility in the Modern World.
Kalenin Kralı: Modern Dünyada İnsanın Tercih ve Sorumluluğu, trc. Birol Çetinkaya, haz. Ahmet Aydoğan, İstanbul 2000.

Islam and the Destiny of Man. İslâm ve İnsanlığın Kaderi, trc. İhsan Durdu, İstanbul 1992.

* Remembering God: Reflections on Islam. Tanrı’yı Hatırlamak: İslâm Üzerine Düşünceler, trc. Salime Leyla Gürkan, İstanbul 2003.

Eaton bu kitabında, dünyayı etkilediğini düşündüğü ateizm, laiklik ve materyalizm gibi çeşitli hastalıkların bir analizini sundu. Bu süreçte, İslamcılığın tüm biçimlerine, İslam inancının tüm ideolojik karikatürlerine karşı sert bir eleştiri yaptı.

KAYNAKLAR

Salime Leyla Gürkan, "Eaton, Charles le Gai", TDVİA, Ankara, 2020, EK-1. cilt, s. 359-360
https://www.dunyabizim.com/portre/eaton-modern-insani-cagiriyordu-h3086.html




Genç bir İngiliz aktör iken.


Namaz kılarken


Hac için Mekke'de


Fas'ta iken


Londra Merkez Camii'nde


Martin Lings (Ebubekir Siraceddin) ve diğer tarikat arkadaşları ile birlikte


Katherine O'Brien, Martin Lings, Sayyed Nasr, Gai Eaton

 Martin Lings ile birlikte





 





Şâzelî Şeyhler