Kânûnî Sultan Süleyman’ın tasavvuf büyükleriyle münasebeti, Manisa’daki şehzadelik yıllarına kadar uzanır. Manisa’da valilik yaptığı yıllarda, annesi Hafsa Sultan burada bir cami ve zaviye yaptırmış, Halveti şeyhi Sünbül Efendi’den bu zaviyeye bir şeyh göndermesini rica etmiştir. Bunun üzerine de Şeyh Efendi, halifesi Merkez Efendi’yi (ö.1551) göndermiştir. Sık sık Merkez Efendi’nin meclisinde hazır bulunan Kanuni’nin, dinlediği vaazların etkisiyle ağladığı nakledilir. (Mahmud Cemaleddin el-Hulvi, Lemezât-ı Hulviyye ez Lemeât-ı Ulviyye, haz. Serhan Tayşi, İstanbul 1993, s. 463) Kanuni ile Merkez Efendi arasında sıhriyet bağı da kurulmuşmuştur. Yavuz Sultan Selim’in bir cariyesinden dünyaya gelen, Kanuni’nin hemşiresi Şah Sultan, Merkez Efendi ile evlenmiştir. Merkez Efendi ile aralarındaki yakınlık, Süleyman padişah olduktan sonra da sürmüştür. 1536’da vuku bulan Korfo seferine, Merkez Efendi “ordu şeyhi” olarak askerin maneviyatını yükseltmek için davet edilmiştir. (el-Hulvi, Lemezât, s. 464)
Kanuni’nin, hayatının sonlarına doğru Halveti şeyhi Nureddinzade’ye (Muslihuddin ibni Nureddin, ö.1574) intisab ettiği, zaman zaman onu saraya davet ederek sohbetlerinden yararlandığı nakledilir (Nev’izade Atâî, Hadâiku’l-Hakaik fi Tekmileti’ş-Şakaik, s. 213). Onun, bir Halveti şeyhi olan İbrahim Gülşeni’den de zikir aldığı söylenir (Muhyi-i Gülşeni, Menakıb-ı İbrahim-i Gülşeni, haz. Tahsin Yazıcı, Türk Tarih Kurumu yayınları, Ankara 1982, s. 415-416).
Kanuni’nin, çıktığı Belgrad seferine (1521), askerin maneviyatını yükseltmek amacıyla Nakşibendiyye tarikatı şeyhlerinden Mehmed Nurullah Efendi’yi (ö.1569) götürmüştür. Fetih gününü belirleyip zafer müjdesini veren Mehmed Efendi, daha sonra sarayda etkili vaazlarda bulunmuştur.
Kanuni’nin, aslen üveysi olmakla birlikte Nakşibendiyye’den de icazetli olduğu kaydedilen Abdüllatif Mahdumi’nin babasından da zikir telkini aldığını ve tarikat adabı öğrendiğini belirtmektedir. (Nev’izade Atâî, Hadâiku’l-Hakaik fi Tekmileti’ş-Şakaik, İstanbul 1268, s. 72, 199-200)
16. asrın mutasavvıflarından, üveysi meşreb Beşiktaşlı Yahya Efendi (ö.1571) Kanuni’nin süt kardeşidir. II, Selim, babası Kanuni’nin bu şeyhin bir dediğini iki etmediğini, ayağına giderek ziyaretlerde bulunduğunu ve ona bir takım hediyeler verdiğini söylemiştir. (Öngören, s. 219)
Esrar Dede’nin kaydına göre Kanuni, Mevlevi tarikatına intisab etmiştir. (Esrar Dede, Tezkire-i Şuara-yı Mevleviyye, tahkik: İlhan Genç, Basılmamış doktora tezi, Erzurum 1986, s. 107) Kanuni, Mevlana türbesini ziyareti sırasında sandukasını öpmüş (Yılmaz Öztuna, Başlangıcından Zamanımıza Kadar Büyük Türkiye Tarihi, İstanbul 1978, c. 1, s. 241), ardından Mesnevi-yi Şerifi okuyup sema eden dervişlerin meclisine katılmıştır (Sakıb Dede, Sefine-i Nefise-i Mevleviyan, Kahire 1283, c. 1, s. 145; Esrar Dede, Tezkire-i Şuara-yı Mevleviyye, s. 106). Şark seferlerine giderken özellikle ziyaret ettiği yerler arasında Mevlana ile şeyhi Seyyid Burhaneddin Muhakkık-ı Tirmizi’nin türbeleri bulunurdu (Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti mefkuresi tarihi, İstanbul 1969, c. 2, s. 104). Bu tarikata olan sevgi ve saygısının bir başka göstergesi de onun Mevlana türbesi yanında iki minareli bir cami ile bir semahane, bir imaret ve dervişler için hücreler yaptırmasıdır (Nişancı Tarihi, s. 265-266; Evliya Çelebi, Seyahatname, İstanbul 1314, c. 1, s. 160-161; M. Tayyib Gökbilgin, “Süleyman I”, İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1970, c. 11, s. 149).
Kanuni, Mevlana’nın bazı beyitlerindeki ifadeleri sebebiyle küfre girdiğini belirten bir fetva hazırlayıp kendisine gönderen Çivizade Muhyiddin Mehmed Efendi’ye (ö.1547) şu dörtlüğü yazıp cevap vermiş ve daha sonra onu şeyhülislamlık görevinden azletmiştir (Hüseyin G. Yurdaydın, İslam Tarihi dersleri, Ankara 1982, s. 114-15):
Âşığa ta’n eylemezdi müftî-i bisyâr-fen
Fenn-i sırr-ı aşkdan bilseydi bir mikdar fen
Şeyhülislamım diyen, bir tıfl-ı ebcedhan olur
Mekteb-i aşkında ol yâr idicek izhar fen.
Tarikat çevrelerinin, büyük şahsiyetler hakkında verdikleri bilgiler ele alınırken, onların bu şahsiyetleri kendilerine mâl etme temayülünde oldukları unutulmamalı; bu bilgiler bir başka kaynakla te’yid edilmelidir.