İmam Celaleddin Abdurrahman es-Süyûtî, Mısırlı muhaddis, müfessir ve mutsavvıf bir âlimdir (1445-1505).
İmam Süyûtî'nin Şazeliyye ve Sühreverdiyye tarikatlarına bağlı olduğu kesin gibidir. Ayrıca Desukiyye, Rıfaiyye, Kadiriyye'den olduğu da kaydedilmiştir. Onun birçok tarikattan hilafet alan camiu't-turuk bir sufi olduğu söylenebilir.
Te'yîdü'l-Hakîkati'l-Aliyye ve Teşyîdü't-Tarîkati'ş-Şâzeliyye (Yüce Hakikatin Desteklenmesi ve Şazeliyye Tarikatının İnşaası) ismini verdiği kitap, onun Şazeliyye'ye bağlı olduğunun açık delillerinden biridir. Bu kitap Türkçe'ye tercüme edilerek Semerkand Yayınları tarafından neşredilmiştir.
Bu kitabında "Şeyhimiz Ebü'l-Abbas [el-Mürsi]" (s. 111, iki defa), "Efendim Şeyh Ebü'l-Abbas [el-Mürsi]" (s. 120), "Seyyidim Muhammed Vefa ve oğlu" (s. 145), "Seyyidim (Efendim) Ali b. Vefa, 'Şazeliyye sevgisine sarıl...' demiştir" (s. 144) ifadeleri onun Şazeliyye'ye bağlı olduğunun delillerindendir. Aynı kitaptaki "Şeyhimiz Sühreverdî" (s. 93) ifadesi de onun Sühreverdiyye'ye bağlı olduğunun delili sayılır. Fakat benzer ifadeleri bir başka tarikat ve tarikat şeyhi için kullanmamış olması dikkat çekicidir.
Diğe taraftan, Osmanlı dönemi sufi müelliflerinden Harîrîzâde Kemaleddin Efendi (ö.1882), İmam Şarani'nin Şazeliyye tarikatını İmam Suyuti ve onun şeyhi Şemseddin el-Mağribi'den aldığını belirtmesi de önemlidir. (Harîrîzâde, Tibyânü Vesâilü'l-Hakâikfî Beyâni Selâsili t- Tarâik, Süleymaniye Ktp. (İbrahim Efendi), nr. 430, I/ 321ab; Şa'rânî, Abdulvahhâb, et-Tabakâtü l-kübra (Levâkıhu l Envârfi Tabakâti l-ahyâr), Dâru l-fikri l-'arabî, Kahire ts., I/5; II/104)
İmam Süyûtî Te'yîdü'l-Hakîkati'l-Aliyye ve Teşyîdü't-Tarîkati'ş-Şâzeliyye adlı kitabında, Şeyh Ebü'l-Hasan eş-Şâzelî'nin huzurunda (meclislerinde), âlimlerin sultanı Şeyh İzzeddin b. Abdüsselam ve Şeyh Takıyyüddin İbn Dakîku'l-Îd gibi imamların toplandığını; şayet Şeyh Şazeli'de şeriata aykırı itikad, söz ve davranışlar olsaydı, bu alimlerin onun meclislerine gitmeyeceklerine dikkat çekmektedir (s. 142, 157, 178).
İmam Süyuti şöyle kaydetmiştir:
"Şeyh Şazeli'nin talebelerinden olan Ebü'l-Abbas el-Mürsi'nin de meclisine zamanın birçok alimi gelirdi." (s. 143)
"Şeyh Taceddin b. Ataullah'ın da vaaz meclislerine, tefsir, fıkıh, kelam, usul, nakil ve akıl alanlarında vaktinin imamı, hatta kendisinden önce ve sonra uzun bir müddet benzeri gelmemiş olan müctehid biri olan Şeyh Takıyyüddin es-Sübki gibi imamlar katılırdı." (s. 143)
"Şayet Şazeli tarikatında zerre kadar sapma olmuş olsaydı, ne İmam Sübki, ne oğlu, ne zamanın imamları, ne de ona yakın dönemde yaşamış olanlar onu överdi." (s. 144)
İmam Sübki'nin şu sözlerini naklederken, kendisinin de aynı kanaati paylaştığı anlaşılmaktadır:
"İmam Sübkî, Cem'ul-cevami'de şöyle demiştir: Cüneyd [-i Bağdadi] ve arkadaşlarının tariki, oturmuş (sağlam) bir tariktir. Müteahhirin içinde Şazeliyye tarikatının konumu, aynen Cüneyd'in tarikatı gibidir. Çünkü o, şeriat mizanıyla tartılmayacak söylemlerden uzak, Kitap ve Sünnet'e uygun olarak Şazeli'den yapılan nakiller ile Şeyh Taceddin'in [İbn Ataullah el-İskenderi'nin] kitaplarında yer alan sözlerde anlatıldığı gibidir." (s. 144)
"Şazeli'nin sözlerini ve Şeyh Taceddin'in [İbn Ataullah el-İskenderi'nin] sözlerini tetkik ettiğin zaman, (hulul, ittihad gibi şeriata aykırı) tek bir lafız bulamazsın." (s. 163-164)